top of page
Prof. Dr. Ruhsar Yanmaz

Çevre Bizim Geleceğimiz

Prof. Dr. Ruhsar YANMAZ

Permatürk Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi


Teknolojinin sınırsız gelişimi, hızlı nüfus artışı, güç savaşları ve göçler yaşadığımız çevrenin bozulmasına neden oldu. Sanayileşmenin etkisiyle hava kirliliğinin artması, havadaki kirliliği oluşturan maddelerin yağmurlarla ve amaç dışı hatalı arazi kullanımı ile toprağa ve yeraltı sularına karışmasıyla doğal sistemin besin döngüsü bozuldu. Kirliliği yaratan insanlar, kirlilik kaynakları kendi sağlık ve yaşamlarını tehdit edene kadar çevre kirliliğinin farkına vardılar ama bugün de olduğu gibi kabul edemediler. Çünkü doğanın her şeyi tamir edebileceğine ve kendi kendini onaracağına inanıyorlardı. Ama doğayı oluşturan her organizmanın kendini yenileme potansiyelinin farklı olduğunun farkına geç vardılar. Sonuçta çevrenin unsurları olan hava, su ve toprak kirliliği dolaylı olarak bitki, hayvan ve insan hayatını tehdit eder boyuta geldi.


Birleşmiş Milletler Çevre Programı kapsamında her yıl 5 Haziran günü ‘Dünya Çevre Günü’ olarak kutlanıyor. 1972 yılından bugüne kadar geçen 52 yılda, çevre kirliliğinin ciddi boyuta ulaştığı ve devletler düzeyinde ciddi politikalar geliştirilerek, acil önlem planlarının hazırlanması gerektiği ve bu planlara üye ülkelerin katılımlarının sağlanması adına çalışmalar yürütülmekte.


BM her yıl başka bir sloganla Dünya Çevre Günü etkinliklerini kutluyor. İlk kez 1973 yılında ‘Sadece Bir Dünya Var' sloganıyla ozon tabakasındaki delinme, toksik kimyasallar, çölleşme ve küresel ısınma konusunda politika geliştirilmesi gerektiği üye ülkelere önerilmişti.


2018 yılında ‘Plastik Kirliliğini Yok Et’ sloganı ile küresel bazda bir seri önlem alınarak plastik kullanımının azaltılması hedeflenmiş, 2030 yılına kadar ülkelerin plastik sorununda ilerleme kaydetmelerinin beklendiği belirtilmişti.


2024 yılının sloganı ‘Bizim Toprağımız, Bizim Geleceğimiz’ olarak belirlendi. Gündemdeki ön plana çıkan tema kaybolan toprakların geri kazanılması, yani restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık.


Dünya’daki su zincirinin halkaları olan okyanuslar, nehirler ve göller ekolojik sistemi güvenli ve verimli hale getiriyor. Sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim şekilleri, Dünyamızı 1. İklim değişikliği, 2. Doğa ve biyolojik çeşitlilik kaybı, 3. Kirlilik ve atıklar olmak üzere 3 büyük tehlikeyle karşı karşıya getirdi. Geçen yıllar içinde kara alanının beşte birinden fazlası, yani yaklaşık 2 milyar hektar alan kullanılamaz hale geldi. Dünya nüfusunun %40’ı yani, yaklaşık 3,2 milyar insan toprak yapısının bozulması ve kaybından olumsuz şekilde etkileniyor. Etkilenen gruplar arasında yoksullukla başa çıkma konusunda en az donanıma sahip olan yerel halklar, kırsalda yaşayanlar, küçük çiftçiler ve başta kadınlar ile gençler bulunuyor.


Her yıl 55 milyon insan kuraklıktan doğrudan etkileniyor. Kuraklık dünyanın neredeyse her yerinde hayvancılık ve bitkisel üretim için en ciddi tehlike haline gelmiş durumda. Toprakların bozulması ve verimlilik azalması engellenemez veya kontrol altına alınamazsa küresel gıda verimliliğinin %12 oranında azalırken gıda fiyatlarının da 2040 yılına kadar %30 oranında artması bekleniyor. Bu amaçla bu yıl Çevre Günü ile Dünya topraklarının eski haline getirilmesi, çölleşmenin durdurulması ve kuraklığa karşı dayanıklılık oluşturulmasına yönelik çözümlere ışık tutma şansı aranacak.


1973 yılından bu yana, BM Çevre Programı (UNEP) öncülüğünde düzenlenen Dünya Çevre Günü, iklim değişikliğinden kimyasal kirliliğe kadar kritik çevre sorunlarına ilişkin farkındalığı artırıyor. Her yıl yüz milyonlarca insanı gezegeni korumak için harekete geçiriyor.


Bugüne kadar yapılan çalışmaların sonuçları özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çevre bilincinin giderek arttığını, bu konuda STK’ların öne çıktığını görüyoruz. Ancak devletler düzeyinde aynı bilincin birçok ülkede sınırlı olarak arttığını söyleyebiliriz. Oysa bu günkü teknoloji ve bilgi düzeyi çevre yıkımını tersine çevirecek ve çevreyi eski haline döndürecek güce sahip. Elimizdeki sürdürülebilir sistemleri kullanarak (Agroekoloji, permakültür, onarıcı tarım teknikleri vb) çölleşmiş alanları bile verimli hale getirmek mümkün.


Doğal alanların yeniden canlandırılması sürecine ekosistem restorasyonu adı veriliyor ve giderek acil bir konu oluyor. Dünya genelinde 765 milyon-1 milyar hektar arasında arazi restorasyona ayrılmış durumda. Bunun neredeyse yarısı Sahra altı Afrika'da. Asya ve Latin Amerika'da da restorasyona gerek duyulan doğal alanlarda onarım programları uygulanıyor.


BM Ekosistem Restorasyonu projesinin ormanlar, çayırlar ve sulak alanlar gibi zarar görmüş ekosistemleri yeniden canlandırmaya yönelik arazi restorasyonu çalışmalarının sonuçları, üretim kapasitesini ve karbon tutumunu artırdığını ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında etkili olduğunu gösteriyor.


Ülkemiz doğal ekosistemler yönünden zengin bir ülke. Dünya’da biyoçeşitliliğin zengin olduğu ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ancak çevre bilinci artışının yetersizliği, çevre korumanın ülke politikasındaki etkinliğinin düşük olması, verimli toprakların yapılaşmaya, madencilik, hidrolik santraller için kullanılması, çöp ithalatı ve ülkemizin mülteci istilası tehlikesi ile karşı karşıya bulunması gelecekte çevre sorunlarının ülke için büyük çaplı zarara neden olabileceğini gösteriyor. Ayrıca uluslararası antlaşmaların çevre ile ilgili olanlarının imzalanmasına rağmen gereklerinin yerine getirilmemesinden doğan sorumluluklarımızı da unutmamak gerekiyor. Bu amaçla zaman kaybetmeden rant uğruna yapılan uygulamaları kontrol altına almak, su kaynaklarının kirlenmesini ve kaybedilmesini engellemek, koruma altında olan alanların tahrip edilmesinin önüne geçilmesi, biyolojik çeşitliliğin tahribatının engellenmesi, turizm potansiyeli yüksek olan ülkemizin bu potansiyelinin aşırı kapasiteli otel zincirleri kurmak yerine ekoturizme yönlendirilmesinin sağlanmasının ülke politikası haline getirilmesi gerekiyor.


Çevre koruma politikalarımız insanların temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama haklarını da koruyacak şekilde yeniden kurgulanması gerekiyor.

 

Tüm bu olumsuzlukların yanında umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor. Unutulmaması gereken hangi sistem kullanılırsa kullanılsın, doğada bozulmakta olan dengelerin düzelmesi zaman alacaktır. Bu nedenle kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli, yerelde hem doğal ekosistemleri hem de insan topluluklarını gittikçe iyileştirecek, direnç kazandıracak sürdürülebilir çalışmalar hayata geçirilmelidir.


Her yıl olduğu gibi bu yılda birçok etkinlik yapılacak. Çevre, kirlilik, sürdürülebilirlik, kalkınma konuları gündeme getirilip tartışılacak. İnsanoğlunun başka dünyalar bulma çalışmaları yanında canlı yaşamın olduğu elimizdeki tek Dünya’yı koruması, yaşamın devamlılığı açısından ekolojinin tahrip yerine onarımı ön plana alması dileklerimizle Dünya Çevre Günü’nü Permatürk Ailesi olarak kutluyoruz.

 

Kaynaklar

 Anonim 2024. World Environment Day 2024. Practical Guide. www.un.org.

Anonim 2024. Environment Sustainability and Climate Action. www.wvi.org.

Anonim 2024. WWF-Türkiye’den 5 Haziran Dünya Çevre Günü Çağrısı. wwf.org.tr.

27 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page