top of page
Levent Kurnaz

Kent Bahçeleri ve Kompost

Üzerinde yaşadığımız topraklarda en azından son 10 bin yıldır tarım yapılıyor. Eskiden toprağın hemen yanı başında yaşadığımızdan topraktan aldıklarımızı toprağa geri veriyorduk. Bu da toprağın uzun dönemde verimini korumasına yardımcı oluyordu. Ancak özellikle modern çağda insanla toprağın arasındaki mesafe açıldıkça toprağın gereklerini karşılayamaz olduk. Çoğu bölgede yapılan tarım, modern endüstriyel yöntemleri de uzun zamandır içerisinde barındırdığından, toprağın doğal verimi son derece azalmış durumda.

Bu toprağa ihtiyacı olan kimyasalları dışarıdan vermediğimiz müddetçe o toprağın bizim arzuladığımız ürünü vermesine artık imkan yok diye düşünüyoruz. Ayrıca çiftçiliği kolaylaştırmak için kullandığımız pek çok yöntem de toprağın karbondioksit tutma yetisini ya sınırlıyor ya da tamamen yok ediyor. Oysa doğa milyonlarca yıldır karbon döngüsünü böyle sürdürüyor. Peki bizim bir yandan doğanın kendi döngüsünü sürdürmesine izin verip diğer yandan da kendimize yetecek besini doğadan kazanmamız mümkün mü? Ya da başka bir deyişle, uzun vadede sürdürülebilir tarım yapabilir miyiz?


Sürdürülebilir tarım kavramı aslında sürdürülebilirlik kavramından çok daha önce dilimize girdi ancak biz bu kavramı sürdürülebilir tarım olarak değil kalıcı tarım (permanent agriculture) olarak öğrendik. Permanent agriculture biraz uzun olduğundan da kısaca permaculture dedik. Zaman içerisinde permakültür sadece tarımın kalıcılığını değil bu kalıcı ya da sürdürülebilir tarım etrafında tasarladığımız yaşamın da sürdürülebilir olabileceğini bize öğretti. Permakültür artık sadece bir besin üretme usulü değil bu düşünce tarzı etrafında şekillenen bir yaşam biçimi halini aldı. Ancak temelinde gene de tarımı kalıcı biçimde sürdürmek yer alan bu düşünce biçimi artık hayatımızdaki yerini geri kazanmak zorunda.


Bu deneyimi kitaplardan okumanın yanında gözlerinizle görmek isterseniz bugünlerde belediyeler topluluk bahçeleri adını verdikleri sistemler kurma çabasındalar. Bu bahçelerin belki de ilki Fenerbahçe Burnu’nda Saint Joseph Lisesi Permakültür Kulübü'nün öncülüğünde ve Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile 2016 yılında kuruldu ve artık olgunluğa ulaşmış bir biçimde yaşamını sürdürüyor.

Yaklaşık 1 dönüm alana sahip olan bu topluluk bahçesine artık çevre okullar da gelip, kazanımlarını kendi bahçelerinde deneyimleyebiliyorlar. Sivil toplumdan oluşan gönüllü destekçiler de bahçeye gelen öğrencilere yardımcı oluyor. Türkiye koşullarında bile vakit ya da uzaklık engeline takılıp Fenerbahçe Parkı’ndaki bu bahçeyi görememiş, oradaki etkinliklere katılamamış büyük-küçük herkese fiziksel olarak bahçede olmasalar da orayı gösterme, okullarında bahçecilik yapmaya özendirme amacıyla sanal gerçeklik projesiyle bahçe tanıtılıyor. Hatta bu projenin tanıtımı sonrasında yurt içi ve yurt dışından bahçeyi görmek isteyen öğretmenler, akademisyenler de bahçeye geldiler. Dünya sürdürülebilir çalışmalar üzerine yoğunlaşırken çeşitli uluslararası yarışmalara katılan Permakültür Kulübü, Fenerbahçe Parkı Topluluk Bahçesi projesi ile Çin’de düzenlenen “The Second Silk Road Women’s Innovation Design Competition”da, “Green Living” (Yeşil Yaşam) kategorisinde birinci oldu.


Bahçede, anaokulundan üniversiteye kadar her yaş grubundan öğrencilerle ve okullarla çalışmalar devam ediyor. İklim krizinin yarattığı olumsuz gidişatı dikkate alarak, karbon ayak izimizi düşürme hedefinden yola çıkan, suyu daha tasarruflu kullanabileceğimiz farklı tarım yöntemlerini deneyimlemek ve bunları her yerden talep eden öğrencilerle paylaşmak mümkün. Bu projeden görerek ve öğrenerek yaşadığımız yerlerin sürdürülebilir yerleşimlere dönüştürülmesi konusundaki girişimleri destekleyebiliriz. Özellikle bugün ilçe ve büyükşehir belediyeleri kent bahçeciliğine yönelik önemli adımlar atmak istiyorlar. Bu adımlar sadece belediyelere bırakılamayacak kadar önemli adımlar. Toplum olarak bizler de yaşadığımız yerin yakınındaki alanlarda bu bahçelerin kurulmasını destekleyebilir, böyle bir alan yoksa da oluşturulmasını talep edebiliriz. İnanın çevremizde çoğu zaman görmeden geçtiğimiz ama bu tür bahçecilik çalışmaları için kullanılabilecek irili ufaklı epey alan bulunuyor, yeter ki biz isteyelim.

Ancak günlük hayatımızda da bu tür çabalara destek olmamız ve destek olunmasını talep etmemiz gerekiyor. Özellikle sıfır atık konusu son senelerde gündemimizi doldurmaya başladı. Sıfır atık demek, gerçekten hiç atık üretmemek demektir. Bunun mümkün olamayacağını hepimiz biliyoruz, ama besin bağlamında buna yaklaşabilmemizin temelinde yaşam biçimlerimizi de kökten değiştirmek yatıyor. Öncelikle alışverişimizi mümkün olduğunda günlük yapmalıyız. Bu şekilde çöpe giden besin miktarını da azaltmış oluruz. Sonra mümkün olduğunca ambalajsız besinler tüketmeliyiz. Merak etmeyin çoğumuz ambalajsız besinler tüketerek büyüdü ve bundan kaynaklanan sağlık sorunlarımız da abartıldığı kadar değil. Bizim neslin hayatına hızlı gıda üniversite senelerinde girdi. Şimdi ise çocuklar doğdukları anda bu tür besinlerle tanışıyorlar.


En son nokta ise konumuzla en fazla ilgili olan. Evde doğru besin tüketsek de önemli miktarda gıda atığı oluşuyor. Bu gıda atığını doğrudan çöpe atacak olursak uzak bir yerde toprağın altına gömülmekten başka bir işe yaramıyor. Oysa hepimiz evlerimizde bu organik atıklardan ülkemizin yorulmuş toprağını besleyecek katkı maddesi üretebiliriz. Buna kompost diyoruz. Çoğumuzun evde ürettiğimiz kompostu kullanabileceğimiz yer yok. Oysa belediyeler normal çöpün yanında kompostu da toplayarak çevre bölgelerdeki tarımın gelişmesine yardımcı olabilirler. Bu yapmanın yanında, biz kompost üretemesek bile belediyeler organik atığı ayrıca toplayarak kendileri kompost üretebilirler. Bugün için İstanbul’da günlük 18 bin ton çöp toplanıyor. Bu çöpten üretilen kompost ise sadece senede 20 bin ton ve bu kompost sadece şehirdeki park alanlarında destek olarak kullanılıyor. Bu oranın sadece İstanbul’da değil tüm yerleşim yerlerinde artırılmasını bizler talep etmek zorundayız. Bizim bu konuda gelişen bilincimiz olmadan belediyelerin de hareketlenmeyeceklerini görmek zor değil. Dolayısıyla bir yandan insanımıza kompostun ve toprağımızı beslemenin önemini anlatırken öte yandan kent bahçeciliği ve yakın bölgesel tarımı desteklemesi için belediyelere istekte bulunmayı önceliğimiz haline getirmek zorundayız. İnanın, siz isterseniz, onlar da bu konuda adım atmaktan mutlu oluyorlar.


Levent Kurnaz

474 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page