top of page

Orman Yangını Gibi Tehditlere Karşı Permakültür Tasarımı

Permakültür, doğa ile ahenk içinde, sürdürülebilir yaşam alanları tasarımıdır.


Bütüncül bir tasarımdır ve öncelikle yaşam alanı kurulacak arazinin ve yakın çevresinin yerel bilgileri toplanır. Yerel doğanın işleyişleri araştırılır çünkü doğaya karşı değil, doğa ile birlikte çalışmak ve çözümler üretebilmek gerekir. Toprak yapısı, bitki örtüsü, yerel iklimi, su ve enerji kaynakları, arazi ve çevresindeki imkanlar/fırsatlar ve ayrıca araziye gelebilecek tehditler araştırılır. Bütün bu bilgiler ışığında permakültür tasarımı başlar.


İlk adım ‘Mıntıka ve Dilim Analizleri’dir. Dilim analizinde tehditler ve fırsatlar değerlendirilir.


Mesela araziye düşen yağmur fırsat olabilir. Özellikle kurak iklimlerde, yağışlı mevsimde yağmur suyunu yakalamak ve depolamak en önemli ilk adımlardandır. Yağmur suyunu toprak içinde, göletlerde ve su depolarında depolamak üzere çalışmalar yapılır. Arazi eğimli ise yağmurlarda araziye düşen yağışın önemli kısmı kısa sürede araziden aşağılara doğru akıp gider. Eğime dik eş yüzey eğrilerinde hendekler, teraslar yaparak yağmur suyuna engeller oluşturulur ve bu hatlarda hendek gerisinde biriken su toprak içine sızar. Toprak içinde suyun hızı çok yavaşlar ve toprak içinde su birikir.


Kurak mevsime girildiğinde toprak ne kadar uzun süre nemini koruyabiliyorsa, bitkiler de yeşil kalabilir, kurumaz ve yangın tehlikesi azalır. Arazi üzerindeki otlar bahar ortalarından itibaren biçilir ve toprak üzerine yatırılır. Kurak mevsimde kurumuş ve biçilmemiş otlar yangın tahribatını arttırır. Biçilip toprak üzerine yatırılan otlar toprak üzerini battaniye gibi örter, güneş ışınlarının toprağa sızmasını ve toprağı kurutmasını önler – toprak daha uzun süre nemli kalır. Ayrıca otları biçip toprak üzerine yatırdıkça organik madde miktarı yüksek toprak üretilir. Toprağın organik madde miktarı ne kadar yüksekse, toprağın su tutma kapasitesi de o kadar yüksek olur.


https://livingpermaculturepnw.com/what-is-a-swale-an-introduction-to-permaculture-water-harvesting/

Toprakta su biriktirme yanında eş yüzey eğrilerinde yapılan hendek ve teraslarda aşırı yağışlarda biriken sular peyzajda inşa edilecek doğal gölet ve bentlerde depolanır. Gölet ve bent çevreleri yangına dayanıklı ağaçlarla ağaçlandırılarak gölet üzerinde gölge alan oluşturulur ki gölet yüzeyinden su buharlaşması azalsın.


Arazi ormana komşu ise o bölgeden orman yangını gelme ihtimaline karşı önlemler alınabilir. Bu bölgede geniş teraslar oluşturarak yangın esnasında araçların hareketi ve göletlere hızlı ulaşım sağlanır. Teras ve hendek hattında yangına dayanıklı yerel ağaç, bitki türleri dikilir; böylece yangının yayılmasına karşı bir bariyer oluşturulabilir. Yangın tehdidi gelecek bölge sınırında toprak altında betonarme su depoları inşa edilebilir. Bunlar yangından etkilenmez. Başka yerlerdeki göletlerden gerektiğinde bu depolara su basılabilir.


Mıntıka analizinde ise öncelikle sürekli yaşayacağın binanın arazide konumlandırılması kararlaştırılır. Yangın tehdidi varsa arazide buradan uzak ve korunaklı bir alan seçilir. Ayrıca bina inşaatında yangına dayanıklı malzemeler tercih edilir. Toprak işleri ile binanın yangın riski de azaltılabilir. Binanın bir kısmı toprak altında inşa edilebilir.


Yangın tehdidi gelebilecek bölge yönünde yüksek bir tümsek hat oluşturulup bu hat çevresinde yangına dayanıklı bitkilerle koruyucu bir kalkan meydana getirilebilir. Ardından arazi bu merkez mıntıka çevresinde farklı işlevler için farklı mıntıkalara bölünür. Hayvan barınakları, depo, atölye gibi yapılar konumlandırılır, bu yapılar da benzer mantıkla yangın gibi tehditlere karşı korunur.


Tarihsel olarak Akdeniz ormanlarına en büyük tehdit ‘yangınlar’ olagelmiştir. Ege ve Akdeniz ormanlarında hakim ağaç türü kızılçamdır. Kızılçam da diğer kozalaklı ağaçlar gibi yoğun iğne yapraklıdır, gövdesi ve yaprakları reçine içerir, kolay tutuşur ve bu nedenle hızla geniş alanlara yayılan yangınlara yol açar. Yaprakları iğne gibi olmayan, geniş yapraklı ağaçlar reçinesizdir ve yangın o kadar hızlı yayılamaz.


Akdeniz bölgesi için yerel ve yangına dayanıklı ağaç türleri arasında başta servi geliyor. Kurakta bile servi yapraklarında yüksek seviyelerde su depolamaya devam ediyor ve bu nedenle zor yanıyorlar.

Meşe, söğüt, kavak, çınar, kestane, keçiboynuzu, akçaağaç türleri de yangına dirençlidir. Yangın tehdidi olacak bölge ile yaşam alanı arasında tampon bölgede ayrıca yine yangına dayanıklı meyve türleri de dikilebilir: incir, dut, kocayemiş, greyfurt, malta eriği gibi.


https://permacultureapprentice.com/how-to-design-your-property/

Yangın sonrasında tahrip olmuş geniş alanlarda da permakültür prensipleri ile doğayı canlandırma çalışmaları gerçekleştirilebilir. Yine yerel doğanın işleyişlerini anlamak ve doğru çözümler üretmek gerekir. Doğa kendi haline bırakıldığında yeniden canlanır; özellikle kızılçam ormanlarında yangın sonrasında yeniden canlanma hızla başlar ancak bazı durumlarda, özellikle sıkça yangın yaşanan bölgelerde ekosistemde rejim kayması yaşanabilir ve orman oluşmayabilir, maki çalıları peyzaja hakim olabilir ve bu da yangın tehdidini daha arttırır. Bu durumlarda insan desteği ile doğa tekrar canlandırılabilir. Öncelikle yukarıda anlatıldığı üzere toprağın su tutma kapasitesini arttıracak ve su depolayacak çözümler düşünülür ve toprak işleri gerçekleştirilir. Gelecekteki olası yangınların yayılmasını önleyecek şekilde peyzajda mıntıkalama, mıntıka aralarında aynı zamanda araçların geçebileceği teraslar ve teras hatlarında yangın bariyeri meydana getirecek yangına dayanıklı ağaçlarla ağaçlandırma yapılabilir.


Permakültürün temelinde doğa ile ahenk içinde, doğayı ve aynı zamanda insanı iyileştirecek çalışmalar yer alır. Ancak bu çalışmalar bilimsel temellere dayanmalı ve herkesi içine alacak şekilde bilgi, tecrübe çeşitliliği ile en doğru çözümler düşünülmeli ve doğru tasarımlar, uygulamalar gerçekleştirilmelidir.



Taner Aksel

Permatürk Yönetim Kurulu Başkanı

256 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page