top of page
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube

Permatürk Soruyor: Müsilaj Problemi

Yazarın fotoğrafı: Permaturk VakfıPermaturk Vakfı

Sn. Hocam kendinizi Vakıf üyelerimize ve okuyucularımıza tanıtır mısınız? Araştırma alanınız konusunda bilgi verir misiniz?


Adım Melike Gürel. İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesiyim. Su kalitesi yönetimi, ötrofikasyon, yayılı kirletici kaynaklar, bütünleşik havza yönetimi konularında çalışmalar yapıyorum.

Marmara Denizi’nde boy gösteren müsilaj sorunu ile ilgili bilimsel gerçekleri ve sorunun oluşma süreci konusundaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?


Marmara Denizi etrafında Türkiye nüfusunun önemli bir yüzdesi yaşamaktadır. Endüstriyel ve tarımsal faaliyetler de yoğundur. Diğer yandan nüfus artışı ile gelecekte kirlilik yüklerinin artışı da söz konusudur.


Marmara Denizi’ne gelen kirletici yüklerin fazla olması ve ekosistemde meydana gelen değişimler sonucu denizde müsilaj oluşumu gözlenmektedir. Sadece denizin yüzeyinde değil derinlik boyunca da müsilaj oluşumu söz konusudur. Hangi türlerin hangi çevresel şartlar altında müsilaj oluşturduğuna dair bilgi kısıtlıdır. Müsilaj oluşum mekanizması konusunda daha çok bilimsel çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte denizde müsilaj oluşumuna katkı sağlayan birincil üreticilerin aşırı çoğalması istenmemektedir. Sıcaklık, ışık ve besi maddeleri (azot ve fosfor) birincil üreticilerin çoğalmasını etkileyen faktörlerdir. Işık konusunda alabileceğimiz tedbir yoktur, güneşten gelmektedir. İklim değişimine bağlı olarak Marmara Denizi’nde su sıcaklığının son 30-40 yılda birkaç derece arttığı belirtilmektedir. Bu da birincil üreticilerin çoğalma hızlarını arttırıcı bir faktördür. Bu noktada denize giren besi maddesi (azot ve fosfor) yüklerini azaltma konusunda tedbir alınmalıdır. Besi maddeleri Marmara Denizi’ne çeşitli kaynaklardan gelmektedir. Bunlar temelde noktasal ve yayılı kirletici kaynaklardır. Noktasal kaynaklar konumunu bildiğimiz (boru ucu) deşarjlardır. Örneğin evsel ve endüstriyel atıksuların deşarj edilmesi. Yayılı kirletici kaynaklar ise konumunu tam olarak belirtemediğimiz yayılı olarak sisteme yük getiren kaynaklardır. Bunlar yağış-akış ilişkilerine ve arazi kullanımına (Havza içerisinde tarım alanları, kentsel alanlar, meralar, orman alanları vs. olabilir) bağlıdır. Yayılı kirletici kaynaklara tarım alanlarından gelen akışlar (sulama geri dönüş suları da dahil), fosseptiklerden gelen sızıntı suları, kentsel ve kırsal yüzeysel akışlar, hayvansal atıkların akışla taşınması, katı atık depolama alanlarından gelen sızıntı suları, atmosferden gelen yükler örnek olarak verilebilir. Alıcı ortama belirli bir deşarj noktasından katılmadıkları için yayılı yüklerin tespit edilmeleri, izlemeleri, kontrolü ve önlenmeleri noktasal kaynaklara göre daha zordur.


Noktasal kaynaklar açısında bakıldığında;

  • Mevcut ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinin azot ve fosfor giderim verimliliğinin iyileştirilmesi,

  • Mevcut sadece karbon gideren sistemlerin azot ve fosfor gideren sistemlere dönüştürülmesi,

  • Mevcut fiziksel arıtma yapan sistemlerin karbon, azot ve fosfor gideren sistemlere dönüştürülmesi

  • Yeni atıksu arıtma tesislerinin azot ve fosfor giderimi olacak şekilde planlanması

  • Evsel arıtılmış atıksuların yeniden kullanım olanaklarının artırılması

önerilmektedir.


Marmara Havzası’nda 4000’den fazla endüstri olduğu belirtilmektedir. Endüstriyel kaynaklardan gelen azot ve fosfor yüklerinin azaltımı gerekmektedir. Endüstriyel üretimlerde temiz üretim teknikleri kullanılarak deşarjlarında kirletici yüklerin azaltılması ve endüstriyel arıtılmış atıksuların yeniden kullanım olanaklarının artırılması sağlanmalıdır.


Düzensiz katı atık depolaması yapılmaması, çöp sızıntı sularında etkin azot ve fosfor giderimi yapılması gerekmektedir.


Yayılı kirletici kaynaklar ile ilgili “İyi Yönetim Uygulamaları”nın yapılması gerekmektedir.


Müsilaj oluşumunda bir diğer önemli nokta Marmara Denizi’nde besin ağında meydana gelen olumsuz değişimlerdir. Besin ağının alt kademelerinde yer alan ve birincil üreticilerle beslenen küçük balıkların azalması ve besin zincirinin üst kademelerinde jelimsi canlıların baskın hale gelmesi süreci olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple balıkçılık faaliyetlerinin sürdürülebilir yönetimi önerilmektedir.


Çeşitli bilim insanlarının basında yer alan demeçlerinde sorunun kaynağının Marmara Denizi’ne karışmakta olan atıkların yüksek organik içeriği olduğu ifade edilmekte. Sürdürülebilir yaşam ve tarımsal üretim Vakfımızın odak alanı olduğundan Deniz Salyası sorunu ile sürdürülebilir yaşam / üretim arasındaki ilişki konusunda görüşlerinizi öğrenmeyi arzu ederiz.


Atıkların özellikle inorganik azot ve fosfor içerikleri önemlidir. Çünkü bunlar birincil üreticiler tarafından doğrudan besi maddesi olarak kullanılmaktadır. Diğer yandan atıkların organik içerikleri de şu açıdan önemlidir. Organik maddeler doğrudan birincil üreticiler tarafından kullanılmamaktadır. Ancak suda bakteriler tarafından çözünmüş oksijen kullanılarak ayrıştırılmaktadır ve ayrışma sonucu azot ve fosfor türleri açığa çıkmaktadır. Bu azot ve fosfor daha sonra birincil üreticiler tarafından çoğalmada kullanılabilmektedir. Marmara Denizi’nde bazı bölgelerde dip sularında çözünmüş oksijen konsantrasyonları 2-3 mg/L civarına düşmüştür. Bu durum birçok balık için stres koşulu oluşturmaktadır. 5 mg/L’den daha yüksek çözünmüş oksijen konsantrasyonları olması balıklar açısından daha uygundur. Müsilajın dibe çökmesi ve ayrışması ile çözünmüş oksijen konsantrasyonlarının daha da düşmesi beklenir. Bu da çözünmüş oksijene ihtiyaç duyan canlıların ölümü ile sonuçlanabilmektedir.


Çevre Şehircilik Bakanlığı ve ilgili belediyeler yüzeydeki müsilajın toplanması amacıyla çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar dibe çökecek miktarın azaltılması açısından iyidir. Ancak derinlik boyunca mevcut olan müsilajı toplayabilmek pek mümkün değildir. Bunların ekosisteme olumsuz etkisi olacağı düşünülmektedir.


Marmara Denizi’ni çevreleyen bölgede Türkiye’nin önemli tarımsal arazileri bulunuyor. Deniz Salyası oluşumunda denizde oluşan aşırı fosfor ve azot birikiminin etkili olduğu medyada tartışılıyor. Modern tarım üretim süreçlerinde aşırı gübre kullanımının bu birikimde etkisi olabilir mi? Bu konu dünya çapında ele alınmakta olan bir sorun olduğu için konu hakkındaki görüşlerinizi almak istedik.


Marmara Denizi’ne Marmara Havzası ve Susurluk Havzası’ndan yayılı kirleticiler gelmektedir. Daha önce TÜBİTAK-MAM tarafından 2010 yılında hazırlanan Havza Koruma Eylem Planları’nda yayılı ve noktasal kirletici yükleri hesaplanmıştır. Yayılı kirletici yüklerden gelen azot ve fosfor yükünün toplam yükün yarısından fazlasını oluşturması, yayılı yükün de ağırlıklı olarak tarımsal faaliyetlerden kaynaklandığı belirtilmiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan projelerle bu yükler güncellenmiştir. Burada önemli olan nokta sadece evsel ve endüstriyel deşarjlarla ilgili tedbir alınmasının sorunu çözmekte yetersiz kalabileceği, mutlaka yayılı kirletici kaynaklar ile ilgili de tedbirlerin alınmasının gerekmesidir. Yayılı kirletici kaynaklar ile ilgili sorumluluk Tarım ve Orman Bakanlığı’nda iken noktasal kirletici kaynaklar ile ilgili sorumluluk Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na aittir. Yani sorunun çözümü için bakanlıkların birlikte çalışması gerekmektedir.


Sularda Tarımsal Faaliyetlerden Kaynaklanan Nitrat Kirliliğinin Önlenmesine Yönelik “İyi Tarım Uygulamaları Kodu” Tebliği 2017 yılından beri yürürlüktedir. Bu Tebliğ gübreleme, sulama, arazi yönetimi, bitki koruma, ötrofikasyon gibi başlıkları içermektedir ve yayılı kirletici kaynakların kontrolü açısından önemlidir. Burada belirtilen uygulamaların havza bazında değerlendirme yapılarak uygulanabilirlikleri (örneğin filtre şerit uygulaması için eğimin belirli aralıklarda olması gerekir) değerlendirilmelidir.


Müsilaj sorununun azalması için sizin önerileriniz nelerdir?

Susurluk Havzası için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından “Havza Koruma Eylem Planlarının Nehir Havzası Yönetim Planlarına Dönüştürülmesi için Teknik Yardım Projesi” gerçekleştirilmiş ve hazırlanan Nehir Havzası Yönetim Planı yayınlanmıştır. Marmara Havzası için Nehir Havzası Yönetim Planı çalışmaları devam etmektedir. Bu planlar ayrıntılı olarak havza içerisinde hangi kirletici kaynak için ne tedbir alınması gerektiğini içermektedir. Burada önemli olan bu planlarda yer alan tedbirlerin uygulamaya geçirilmesidir. Ancak unutulmamalıdır ki tedbirlerin hayata geçirilmesi maliyetlidir ve zaman alacaktır (Örneğin bir arıtma tesisinin yapılması/revizyonu kararı verildikten sonra ihaleye çıkılması, tesisin inşaası ve faaliyete geçmesi gibi). Ancak müsilaj oluşumu Marmara Denizi’nde daha önce de görülmüştür. Gelecek yıllarda müsilaj oluşumunun tekrarlanması da olasıdır. Dolayısıyla uzun vadede sonuç alınabilecek olsa da tedbirlerin uygulamaya geçirilmesi, izlenmesi ve denetlenmesi Marmara Denizi’nin ekosisteminin korunması açısından çok önemlidir.

Müsilaj sorununun çözülmesi için Marmara Denizi’ne karışan atıkların azaltılması ve farklı teknolojiler ile arıtılması değerlendiriliyor. Bunlar genel anlamı ile devlet, yerel yönetim ve tüzel kişilikler tarafından atılacak olan adımları kapsamakta. Size göre sorunun çözümü için bireysel ve toplumsal kapsamda atılacak adımlar da var mıdır?


Evet alınabilecek tedbirlerin çoğunluğu devlet eliyle atılacak adımlarla gerçekleşebilir. Ancak kamuoyunun konuya ilgisi denetlemelerin artmasına, müsilaj konusuyla ilgili daha çok araştırma yapılmasına ve devlet makamlarının tedbirlerle ilgili daha çok adım atmasına sebep olmuştur. Bizler Marmara Denizi’nden çok çeşitli faydalar sağlıyoruz. Denizden içme suyu temin eden yerleşimler var. Balıkçılık faaliyetleri, turizm sektörü, rekreasyonel kullanım etkileniyor, gemi taşımacılığına olumsuz etkiler (gemilerin filtrelerinin tıkanması ve kullanılamaz hale gelmesi) ve halk sağlığına etkiler de söz konusu. Diğer yandan Marmara Denizi’nde biyoçeşitliliği ve canlıların habitatlarını korumak ta çok önemli. Bu sebeple Marmara Denizi’ni atıkları özümleyecek bir ortam olarak görmekten vazgeçmeli ve taşıma kapasitesinden daha fazla kirletici yükü verilmemelidir. Bu sebeple halkın bilinçlendirilmesi ve konu ile ilgili eğitim faaliyetlerinin arttırılması Marmara ekosisteminin sürdürülebilirliği için çok önemlidir.


96 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page