top of page

Hareket Berekettir

Konfüçyüs’ten iyiliği tanımlamasını istediklerinde, iyiliği her şeye karşı iyi bir cevap verebilmek şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre; iyi olmak kendinin ve diğerlerinin iyi yönlerini açığa çıkarmalarına olanak sağlayacak duyarlılıkta olmak demektir. Ancak bu açıklamayla dahi iyilik tanımına gölge düşürürüz; yine de daha iyi, esenlik içinde bir dünya inşa etmeye bir noktadan başlamamız gerekirse en iyi bildiğimiz yer, en iyi tanıdığımız kişi yani kendimiz, en doğru başlangıç noktası olabilir.



Kendimizden başlamak, değiştirmeye ve geliştirmeye çalıştığımız öğeler içinde başlaması en zor kısımdır, ancak her zaman denemeye değer.


Modern zamanlarda hareket zorunluluğumuz giderek yavaşlamış ve eski dönemlere kıyasla resmen durmuştur; ne avdayız, ne de toplamaktayız. Bu duraksama dönemi içinde yalnızca hareket kabiliyetimizi değil, ancak o kabiliyete bağlı olan sağlığımızı, hatta türümüzü kaybetme aşamasındayız. Bedenimizi sadece solumayan yapılar içine koymadık, tıpkı toprak gibi havaya, güneşe ihtiyaç duyan hücrelerimizi doğaya aykırı birçok uyarıcıya maruz bıraktık.


Doğu öğretileri insana vücudunu hareket halinde tutması için hayat boyu, nesiller boyu uygulayabileceği çeşitli uygulamalar, öneriler sunmuştur. Bu öneriler arasında antik dönemlerden günümüze ulaştığı bilinen, etkili öğretilerden biri olarak Yoga vardır. Genel olarak öğretiler, kişinin kendi yeterliliğinde gerçekleştirebileceği fiziksel hareketler, sadece nefes alıp vererek iç organlara yapılan masajlar ve daha birçok uygulamayı kapsamaktadır; herkes içindir. Çünkü dünyanın, sağlıklı bir zihne, o zihnin algılayarak dünyaya geri verdiği cevaba ve soru sormak için yola çıkacak sağlıklı bir bedene ihtiyacı vardır. Kaldı ki, uygulanan birçok yöntemin hücresel boyutta evrimi tetiklediği yapılan araştırmalar arasındadır.


Akıl süzgecinden geçirdiğimizi sandığımız duygu ve düşüncelerimizin, kocaman ve karmaşık bir ‘mikrobik topluluğun’ (Mikrobiyal Ekoloji) yansıması olduğunu bilmeyiz. Bu topluluk benliğimizi oluşturan biricik evimiz, mıntıka sıfırımız olan bedenimizdir. Astrobiyolog Carl Sagan’ın beraber birçok bilimsel çalışmayı başlattığı eşi Lynn Margulis, hareketin bakteriyel bir özellik olduğunu, hareketle nasıl evrildiğini açıklar ve aynı şekilde düşüncenin de bir çeşit hücre hareketi olduğundan bahseder.


Vücudumuzun adaptasyona yatkın tüm karmaşık sistemi hareket ile evrilmiştir. Kısacası bu mikrobiyal topluluğu oluşturan bedenimizin, elbette başka manyetik alanlardan etkilenen kendine özgü manyetik alanı, eğilimleri ve ancak keşfetmeye açık oldukça ortaya çıkacak potansiyeli vardır. İnsan, varoluş tarihinde isteneni aramanın ve istenmeyenden kaçınmanın baskısı altında fiziksel ve zihinsel olarak düzensizliğe cevap verme yeteneğini geliştirmiştir. İskelet ve kas sistemi, karmaşık bir organizma olarak hayatta kalma güdüsüyle zaman içinde değişmiştir, ve elbette bu karmaşık sistemin bilinen merkezi zihin de.



Kendimizin ve bir parçası olduğumuz bütünün hayrına, kendi içinde cevabını da barındıran faydalı soruları sorabilmek için, kendi merkezimizde sağlıklı ve temiz bir mıntıkada kalmalıyız. Bedende sağlık, düşünce ve duygularda sağlık yalnızca bize keyifli bir yaşam sunmayacak ama yaşayan bu mavi gezegen için de biraz olsun umut olacaktır.

“Her karşılaşma ve deneyim aktif olarak yeni ve daha iyi bir dünya yaratma şansı sunar” -Michael Peatt, Christine Gross-Loh

Hareketin bereketini eylemlerimizle hayatımıza dahil ettikçe, yaşam her şeyin mümkün olabildiği bir oyun alanına dönüşecektir. Bulutlar, birbiri ardına gelmesini umduğumuz mevsimler, sular, ay ve tüm evren bu oyunun içinde hareket ediyor. Kendimiz ve dünya için bu oyunu adil oynamamız dileğiyle.


Sevcan Sanver sevcansanver@gmail.com


322 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page